Meriç Nehri’nde kuraklık alarmı: Su seviyesi son 1 yılda 4 kat azaldı
Meriç ve Tunca nehirlerinin debisi geçen seneye göre düştü
EDİRNE – Edirne’nin önemli su kaynaklarından birisi olan Meriç Nehri’nin su seviyesi bir önceki yıla oranla 4 kat azaldı.
Yaz yağışlarının yetersiz olmasından dolayı debisi oldukça düşen Meriç ve Tunca Nehirlerinde son yılların en kurak dönemi yaşanıyor. Edirne’de geçmiş yıllarda kış aylarında taşkınlarla anılan Meriç ve Tunca Nehri, bu yıl yeterli yağış almaması nedeniyle kuraklıkla gündeme geliyor.
2023 yılının bu döneminde 267 metreküp/saniyeyle akan Meriç Nehri, bu yıl 52 metreküp/saniyeye kadar geriledi. Edirne’de Meriç Nehri’nin debisi, kuraklık nedeniyle geçen yıla göre 4 kat, Tunca Nehri’nin ise 2 kat birden azaldı. Hem hayvanlara hem tarıma can suyu olan Tarihi Meriç ve Tunca Nehri’ni kuraklık vurdu.
Devlet Su İşleri nehir debi verilerine göre, Meriç Nehri’nde geçen yıl 267 metreküp/saniye akan su, bu sene aynı tarihte yapılan ölçümde 52 metreküp/saniyeye; Tunca Nehri’nde ise 9 metreküp/saniye akan su, 3 metreküp/saniyeye düştü.
Debinin düşmesi ve su seviyesinin azalmasıyla birlikte nehir yataklarında kum ve adacıklar oluştu. Kuruma noktasına gelen nehirlerde plastik atıklar, araç lastikleri, cam şişeler ve hatta aylar önce Tunca Nehrine atılan koltuk da çevredekilerin tepkisine neden oluyor.
“Küresel iklim değişikliği debinin düşmesinde önemli etkiye sahip”
Trakya Üniversitesi Doğal Afet Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Musa Uludağ, özellikle son yıllarda küresel iklim değişikliğine bağlı yağışların yıl içerisindeki düzeninin bozulması ve buharlaşmanın artması gibi faktörlerin debinin düşmesinde önemli bir etkiye sahip olduğunu aktardı.
Uzun yıllık verilere bakıldığında bir sıcaklık artış trendinin ortaya çıktığını belirten Doç. Dr. Uludağ, “Yağışlarda düzensizlik, deniz suyundaki sıcaklık değişimi hidrolojik döngünün bir etkisi olarak ani sağanaklar ve yıl içerisindeki yağışın kısa sürede belli dönemlerde değişmesine sebebiyet veriyor. Dolayısıyla kurak dönemlerin arkasından çok şiddetli yağışlar meydana gelebiliyor” dedi.
Ortak kullanımda su planlamalarının iyi yapılması ve coğrafi temellerin yer bilimi mantığının birlikte işlemesi gerektiğine dikkat çeken Doç. Dr. Uludağ, “Akarsuyun doğal kaynak gibi görülmesi gerekiyor. Burada sadece suyun kendisi değil, suyun içinde yaşayan canlılar ekosistemi, sulama ve tarım amaçlı kullanım gibi birçok değişken var. Bunların birlikte değerlendirilmesi çok önemli. Kuraklığa dayalı tarım ürünlerinin tercih edilmesi gerek. Özellikle kapalı ve damlama sulama sistemlerinin geliştirilmesi çok önemli. Su ile ilgili planların iyi yapılması lazım. İklim kendi içerisinde kurak ve nemli dönem yaşar. Şuan kurak dönemi yaşıyoruz. Dolayısıyla şehrimizin ve toplumumuzun buna hazır olması gerekiyor. Suyu verimli kullanmamız gerekiyor” ifadelerine yer verdi.
İzmir’den Edirne’ye gezmeye gelen Mutlu Gürsoy, çevre kirliliğine karşı dikkatli olunması gerektiğine ve atıkların nehirlere atılmaması gerektiğini ifade etti.
Ailesi ile birlikte gezmeye gelen Ekin Duru Yılmaz, herkesin çöplerini nehrin içine attığını ve bu durumun hem doğaya hem de insanlara zarar verdiğini belirtti.
Bu kirliliğin bir eğitim bir de bilinç boyutu olduğunu söyleyen Yalçın Yılmaz, “Buraya atılan bir çöp kilometrelerce gidip ege denizine kadar ulaşabiliyor, tarım alanlarını kirletebiliyor. Hem cam hem de plastik atıkları fazlasıyla görüyoruz. Çöp kutuları koymak ve düzenli temizlemek gerekiyor. Belki de minik de olsa yaptırım uygulamak gerekiyor. Su seviyesi düşünce çöpler daha fazla ortaya çıkıyor” dedi.